Yüksek Yargı İçtihatları Işığında Suçun Niteliğinin Değişmesi ve Ek Savunma

Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir; sanık da suçun hukuki niteliğinin değişmesinden önce haber verilip savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça, iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Aşağı Kaydır

Giriş

Cumhuriyet savcısı, soruşturma neticesinde şüphelinin eyleminin hangi suçu oluşturduğu hususunda bir nitelendirme yaparak iddianame düzenlemek suretiyle kamu davasını açar. Cumhuriyet savcısının düzenlediği iddianame kovuşturmanın sınırlarını çizmektedir. Bu durum, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225/1. maddesinde, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir” şeklinde ifade edilmiştir. Dolayısıyla iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet savcısı, iddiasına konu fiil ya da fiilleri açıkça anlatmalı, faili belirtmeli, uygun cezalandırma maddelerini yazmalı ve bu hususlarda tereddüde mahal vermemelidir. Bununla birlikte mahkeme, suçun nitelendirilmesi hususunda iddia ve savunmalarla bağlı değildir, Cumhuriyet savcısıyla aynı kanaati paylaşmayabilir (CMK.m.225/2). Yine mahkeme, suçun nitelendirilmesi hususunda Cumhuriyet savcısıyla aynı kanaatte olmakla birlikte suça uygulanacak kanun maddeleri (ağırlaştırıcı nedenler, güvenlik tedbirleri vs.) yönünden farklı değerlendirmelere sahip olabilir. Bu durumlarda mahkemece sanığa değişen duruma göre savunma yaptırılması gerekmekte olup, bu işlem de “ek savunma” olarak adlandırılmaktadır. Nitekim hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir; sanık da suçun hukuki niteliğinin değişmesinden önce haber verilip savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça, iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez (CMK.m.225/1 ve 226/1). Bu husus, adil yargılanma ilkeleri çerçevesinde yargılama yürütülüp savunma hakkının korunması yönünden son derece önemlidir. 

Suçun Niteliğinin Değişmesi ve Ek Savunma 

Suçun niteliğinin değiştiğinden bahisle ek savunma hakkı tanınabilmesi için öncelikle değişen suç vasfına ilişkin iddianamede anlatım olması ve açılmış bir kamu davasının bulunması gerekir. Aksi halde suç vasfının değiştiği gerekçesiyle sanığa ek savunma hakkı tanınarak hüküm kurulması mümkün değildir. İddianamede anlatılan olayın kapsamı dışında kalan bir fiile ilişkin yargılama yapılması, ancak mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması ve bu ihbara istinaden yürütülen soruşturma neticesinde o fiille ilgili yeni bir iddianame tanzim edilmesi halinde mümkün olabilmektedir. 

Yargıtay CGK (E. 2013/13-136 K. 2014/193 T. 15.04.2014): Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nın 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiilin/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık, iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK’nın 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuksal niteliğinde değişiklik olmasını “yargılamanın sınırlılığı” ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir. 

Yargıtay 17. CD (E. 2019/630 K. 2019/12087 T. 09.10.2019): Sanığın TCK’nın 142/2-h. maddesi gereğince cezalandırılması için kamu davası açıldığı, sanığın TCK’nın 116/2 ve 151/1. maddelerinin uygulanması ihtimaline binaen ek savunması alınarak iş yeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından mahkûmiyetine karar verildiğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında tanzim olunan iddianamede iş yeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından açılmış bir dava olmadığı ve iddianamede bu suçlara ilişkin bir anlatım da bulunmadığı halde, anılan suçlardan ek savunma verildikten sonra sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi suretiyle, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” şeklinde düzenlenen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225/1. maddesine aykırı davranılması bozmayı gerektirmiş… 

Suçun niteliğinin değiştiğinden bahisle ek savunma hakkı tanınarak değişen suça ilişkin mahkûmiyet kararı verilebilmesi için iddianameye konu suç ile değişen suçun birbirine dönüşmeye elverişli olması gerekir. Suçların birbirine dönüşmesi mümkün değilse, ek savunma alınmak suretiyle hüküm kurulması da mümkün olmayacaktır. 

Yargıtay 15. CD (E. 2015/94 K. 2018/391 T. 16.01.2018): Somut olayda sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kamu davası açılmış olup özel belgede sahtecilik suçundan açılmış kamu davası bulunmadığı, özel belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarının bağımsız suçlar olup birinin diğerine dönüşmeyeceği ve hükmün konusunun iddianamedeki fiil olduğu gözetilmeksizin özel belgede sahtecilik suçundan yargılama yapılarak sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi kanuna aykırı… 

Sanık, suçun hukuki niteliğinin değişmesinden önce haber verilip savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça, iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez (CMK.m.225/1 ve 226/1). Örneğin hakkında güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırılması için kamu davası açılan sanığın eyleminin esasen dolandırıcılık suçunu oluşturduğunun değerlendirilmesi halinde, sanığa suçun niteliğine ilişkin değişiklik ve uygulanabilecek kanun maddeleri bildirilip bu hususta savunması alınmadıkça dolandırıcılık suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi, kanuna açık aykırılık teşkil edecektir. 

Yargıtay 8. CD (E. 2015/13064 K. 2018/5551 T. 13.09.2018): İddianamede sanık için dolandırıcılık suçundan 5237 sayılı TCK’nın 157/1. maddesinin uygulanmasının istenmesine karşın, 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden, 5237 sayılı Yasa’nın 141/1. maddesiyle hüküm kurulması kanuna aykırı… 

Yargıtay 4. CD (E. 2020/20730 K. 2020/21404 T. 23.12.2020): İddianamede sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan dava açıldığı halde, Yargıtay bozma ilamı uyarınca yapılan yargılama sonrasında sanığın eyleminin görevi yaptırmamak için direnme suçu yerine tehdit ve kasten yaralama suçlarını oluşturduğunun kabul edilmesi karşısında, sanığa ek savunma hakkı tanınmadan TCK’nın 106/1-1 ve 86/2. maddeleri uygulanarak CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması bozmayı gerektirmiş… 

Belirtmek gerekir ki ek savunma hakkının tanınmasını zorunlu kılan tek hal kovuşturma konusu suçun niteliğinin değişmesi değildir; aynı suça ilişkin uygulanacak kanun maddelerinin değişmesi halinde de 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226/1. maddesindeki hüküm uygulama alanı bulacaktır. Bu nedenle, ilk defa duruşma sırasında cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerin ortaya çıkması halinde, bu durumun da önceden sanığa bildirilip bu yeni durum karşısında savunması alınmadıkça cezada artırım yapılarak veya ek güvenlik tedbiri uygulanarak hüküm kurulması mümkün değildir. Örneğin adet ve tahsis veya kullanım gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık (TCK.m.142/1-e) suçundan yargılanan sanığın eylemini bina dâhilinde (TCK.m.142/2-h) ya da gece vaktinde (TCK.m.143/1) gerçekleştirdiğinin tespit edilmesi halinde, bu hususlar sanığa bildirilip ek savunma hakkı kullandırılmadıkça cezada artırım yapılarak hüküm kurulması mümkün değildir. 

Yargıtay 8. CD (E. 2015/13064 K. 2018/5551 T. 30.09.2020): Sanık hakkında iş yeri dokunulmazlığını ihlal suçundan düzenlenen iddianamede sevk maddesi olarak yazılmadığı halde ek savunma hakkı verilmeden TCK’nın 119/1-a maddesi ile artırım yapılması suretiyle CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması bozmayı gerektirmiş… 

Yargıtay 4. CD (E. 2020/3623 K. 2020/21138 T. 23.12.2020): Sanığa ek savunma hakkı verilmeden, iddianamede gösterilmeyen TCK’nın 125/4. maddesinin uygulanması suretiyle CMK’nın 226/2. maddesine aykırı davranılması bozmayı gerektirmiş… 

Yargıtay 2. CD (E. 2015/6813 K. 2017/9800 T. 11.10.2017): Suça sürüklenen çocuk hakkında iddianamede 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b, 143/1, 31/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istenmesine karşın, suça sürüklenen çocuğa ek savunma hakkı verilmeden 5237 sayılı TCK’nın 31/3. maddesi uygulanmak suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 226/2. maddesine aykırı davranılması bozmayı gerektirmiş… 

İddianamede sanık lehine uygulanması talep edilen bir kanun hükmünün uygulanmayacak olması hali de ek savunma hakkı tanınmasını gerektirir. 

Yargıtay 2. CD (E. 2020/4423 K. 2021/650 T. 21.01.2021): Sanık hakkında düzenlenen iddianamede 5237 sayılı TCK’nın 168/1 ve 29. maddelerinin uygulanması istenildiği halde, 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesi gereğince 5237 sayılı TCK’nın 168/1 ve 29. maddelerinin uygulanmama ihtimaline binaen sanığa ek savunma hakkı tanınmadan yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması bozmayı gerektirmiş… 

Yargıtay 6. CD (E. 2020/3305 K. 2020/4262 T. 17.12.2020): Sanık hakkında düzenlenen iddianamede 5237 sayılı TCK’nın 35. maddesinin uygulanması talep edildiği gözetilmeden 35. maddenin uygulanmama ihtimali sebebiyle sanığa ek savunma hakkı verilmeden tamamlanmış suçtan hüküm kurularak 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması bozmayı gerektirmiş… 

Yargıtay 2. CD (E. 2020/4671 K. 2021/338 T. 19.01.2021): Suça sürüklenen çocuk hakkında düzenlenen iddianamede 5237 sayılı TCK’nın 145. maddesinin uygulanması istenildiği halde, 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesi gereğince 5237 sayılı TCK’nın 145. maddesinin uygulanmama ihtimaline binaen suça sürüklenen çocuğa ek savunma hakkı tanınmadan yazılı şekilde hırsızlık suçundan hüküm kurulmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması bozmayı gerektirmiş… 

İddianamede sanık aleyhine talep edilen bir kanun hükmünün uygulanmaması ya da iddianamede yer almamakla birlikte sanık lehine olan bir hükmün uygulanması halinde ise sanığın ek savunmasının alınmasına gerek yoktur. Ancak suçun lehe değişmesi halinde (yağma suçundan açılan kamu davasında daha az ceza gerektiren hırsızlık suçunun oluştuğunun kabulü gibi) ek savunma hakkı tanınması gerekir. 

Yargıtay 2. CD (E. 2020/16455 K. 2020/13627 T. 25.11.2020): İddianamede sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 155/1. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçundan kamu davası açıldığı ve sanığın eyleminin TCK’nın 141/1. maddesine uyan suçu oluşturduğu kabul edildiği halde, sanığa ek savunma hakkı verilmeden 5237 sayılı TCK’nın 141/1. maddesinde yer alan hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verilerek 5271 sayılı CMK’nın 226/1. maddesine aykırı davranılması bozmayı gerektirmiş… 

Yargıtay 22. CD (E. 2015/16564 K. 2016/7905 T. 11.05.2016): Sanığın lehine olan hukuk kurallarının uygulanması ihtimaline binaen sanığa ek savunma verilmemesi savunma hakkına bir kısıtlama getirmediğinden, CMK’nın 226. maddesi uyarınca sanığa ek savunma verilmesi gerektiği düşüncesiyle bozma talep eden tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir. 

Yargıtay 12. CD (E. 2016/35 K. 2017/2697 T. 03.04.2017): Sanık hakkında taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan açılan kamu davasında mağdurlardan birinin kovuşturma aşamasında şikâyetinden vazgeçmesi neticesinde sanığın daha lehine olan TCK’nın 89/1-2-b. maddelerinin uygulanması suretiyle hüküm kurulmuş olması karşısında, sanığa ek savunma hakkı verilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. 

Yargıtay 6. CD (E. 2016/2988 K. 2018/5252 T. 11.07.2018): Sanık hakkında yağma suçundan cezalandırma istemiyle kamu davası açıldığı halde, değişen suç vasfına göre sanığa CMK. nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı tanınması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde TCK’nın 106/1.1 cümle maddesinden hüküm kurulması, 

Yüksek yargı uygulaması, Cumhuriyet savcısının duruşmada bildirdiği esas hakkındaki mütalaada talep ettiği ancak iddianamede yer almayan cezalandırma maddelerine karşı sanık ya da müdafiinin beyanda bulunduğu hallerde, ayrıca ek savunma hakkı tanınmasına gerek olmadığı yönündedir. 

Yargıtay 4. CD (E. 2015/24811 K.2019/19829 T. 17.12.2019): Cumhuriyet savcısı tarafından silahla tehdit uçundan da esas hakkında mütalaa verilirken sanığın da hazır bulunduğu, sanığa esas hakkındaki savunmasının sorulduğu da dikkate alınarak ayrıca ek savunma verilmemesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olmadığı anlaşıldığından, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmeyerek yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. 

Yargıtay 17. CD (E. 2015/23416 K. 2017/162 T. 09.01.2017): Sanık hakkın - da TCK’nın 141/1. maddesinden cezalandırılması için ek savunma hakkı verilmemiş ise de esas hakkında mütalaa beyanında TCK’nın 141/1. Maddesinden de cezalandırma istenildiği ve sanığa esas hakkında mütalaaya karşı diyecekleri sorulmuş olduğundan bozma nedeni yapılmamış… 

Yine yüksek yargı içtihatlarına göre adli sicil kayıtları okunup sanığın bu kayıtlara karşı beyanının alınması halinde, tekerrür hükümlerinin uygulanması yönünden ayrıca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesi doğrultusunda uygulama yapılmasına gerek yoktur. 

Yargıtay 4. CD (E. 2017/20821K. 2021/843 T. 13.01.2021): Sanığın yüzüne karşı adli sicil kaydının okunması karşısında, ek savunma hakkı tanınmadan TCK’nın 58. maddesinin uygulandığı yönünde bozma isteyen düşünceye iştirak edilmeyerek yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. 

Ayrıca sanık hakkında yargılaması yürütülen suçların zincirleme suç kabul edilmesi ya da zincirleme suç hükümlerine göre kamu davası açılan suçların bağımsız suç oluşturduğunun kabulü hallerinde de ek savunma hakkının tanınması gerekmektedir. 

Yargıtay 11. CD (E. 2017/10267 K. 2021/9633T. 02.11.2021): 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesi uyarınca sanığa ek savunma hakkı verilmeden, TCK’nin 43. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması... 

Yargıtay 5. CD (E. 2015/12862 K. 2019/2102 T. 14.02.2019): İddianame de sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçu yönünden TCK'nın 204/2. maddesinin uygulanması talep edildiği, zimmet suçu yönünden ise TCK'nın 43. maddesinin uygulanması talep edilmediği halde, CMK'nın 226. maddesine aykırı olacak şekilde ek savunma hakkı tanınmadan TCK'nın 204/1 ve 43. maddeleri uygulanarak savunma hakkının kısıtlanması... 

Bu noktada, görevsizlik kararı veya Yargıtay bozma ilamında yer alan niteleme ve uygulama maddeleri yönünden, bu belgelerin okunup sanığın beyanı alınmak şartıyla, ayrıca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesi gereği ek savunma alınmasına gerek bulunmadığını belirtmekte fayda görüyoruz. 

Yargıtay 1. CD (E. 2021/2188 K. 2021/4806T. 23.03.2021): Sanık ve suça sürüklenen çocuk hakkında iddianamenin ve görevsizlik kararının sevk kısmında bulunmayan 5237 sayılı TCK’nin 86/1. maddesinin ek savunma hakkı verilmeden uygulanması suretiyle 5271 sayılı CMK’nin 226. maddesine aykırı davranılması... 

Yargıtay 3. CD (E. 2020/9901 K.2020/8640 T. 06.07.2020): Sanıklar hakkında katılana karşı eylemleri nedeniyle TCK’nin 86/2 maddesinden cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlemesi üzerine Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi nezdinde açılan davaya ilişkin yapılan yargılama sonucunda, sanıkların eylemlerinin TCK’nin 86/1, 87/1-a-son. maddeleri kapsamında kaldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, ancak mahkemece yapılan yargılamada görevsizlik kararı okunmaksızın, sanıklara CMK’nin 226. maddesi gereği ek savunma hakkı da tanınmamak suretiyle 5271 sayılı CMK’nin 191/3-b maddesine aykırı davranılarak savunma haklarının kısıtlanması... 

Yargıtay bozma ilamında yer alan niteleme ve uygulama maddeleri yönünden, bozma sonrası yapılan yargılamada bozma ilamının olunup bozmaya karşı beyanın alınması halinde, ek savunma alınmasına gerek bulunmadığını hususunda farklı uygulamalar mevcuttur. 

Yargıtay 4. CD (E. 2020/34804 K. 2021/22033 T. 20.09.2021): Sanığa ek savunma hakkı verilmeden veya Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 30/10/2018 tarihli 2014/28745 esas ve 2018/18463 karar sayılı ilamı tebliğ edilip ilama karşı diyecekleri sorulmadan, TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması suretiyle CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması... 

Yargıtay 5. CD (E. 2018/5111 K. 2019/1343 T. 05.02.2019): 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesinde öngörüldüğü biçimde suçun hukuki niteliğinin değişmediği, cezanın artırılmasını gerektiren durumun ilk kez duruşmada ortaya çıkmadığı, hakkında aynı suç tipine ilişkin olarak üç kez cezalandırılması istemli gerçek içtima hükümlerinin uygulanması talep edilen sanık tarafından birden çok suça ilişkin olarak yargılama yapıldığının bilindiği ve TCK’nın 43. maddesinin mahkemece uygulanıp uygulanmayacağı yönünden duruşmanın başından beri savunma yapma imkanına sahip olduğu, 16/02/2017 tarihli celsede zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gereğine işaret eden Yargıtay bozma ilamı ile dosya kapsamındaki tüm belgelerin okunduğu, anılan celsede bozmaya karşı diyecekleri SEGBİS vasıtasıyla sorulan ve duruşmadan bağışık tutulmak isteyen sanığın “..Yargıtayca tarafıma okunan bozma ilamına bir diyeceğim yoktur. Yargıtay tarafından verilen bozma kararına uyulsun. Ancak bozma ilamındaki hakkımda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına ilişkin olarak verilen karara uyulmasın...” şeklindeki beyanına göre zincirleme suç hükümlerine yönelik olarak da savunmada bulunduğu anlaşılmış olmakla, kendisine yeterince savunma imkânı tanınan, temyiz dilekçesinde savunma hakkının ihlal edildiğine ve yeterince savunma yapamadığına dair bir itirazı da bulunmayan sanığın savunma hakkının sınırlandırılmasının söz konusu olmadığı anlaşıldığından, tebliğnamede iddianamede yer almadığı halde ek savunma hakkı tanınmadan TCK’nın 43. maddesi uyarınca cezasının artırılmasının isabetsiz olduğundan bahisle bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir. 

Yargıtay 12. CD (E. 2019/8914 K. 2021/1144 T. 04.02.2021): “İddianamede sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 35. maddesinin uygulanması istendiği halde, sanıkların lehine olan anılan kanun maddesinin uygulanmaması hali için sanıklara ek savunma hakkı verilmesi gerektiği gözetilmeyerek, 5271 sayılı CMK’nın 226/2. maddesine aykırı hareket edilmesi” hususunun bozma nedeni yapıldığı, mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edildiği, ancak, sanık Şenol Zaralı’nın Kırklareli 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/443 talimat nolu, 27/02/2019 tarihinde alınan bozma sonrası savunmasında, sanık hakkında TCK’ nın 35. maddesinin uygulanmaması hali için ek savunmasının alınmadığı, sanık Hasan Pala Soy’un, mahal mahkemesinde 20/02/2019 tarihinde alınan bozma sonrası savunmasında ise; sanığın ek savunmasının, TCK’nın 35. maddesinin uygulanmaması ihtimaline binaen değil, uygulanması ihtimaline binaen alındığı ve bu hali ile bozma ilamı gereğinin tam olarak yerine getirilmediği gözetilmeksizin hüküm tesisi..

Ek savunma işlemleri de esasında sorgunun devamı niteliğinde olduğundan, sorgunun müdafi eşliğinde yapılmasının kanunen zorunlu olduğu hallerde, ek savunmanın da müdafi eşliğinde yapılması gerekmektedir. 

Yine sanığın ek savunma için müdafi yardımından faydalanmayı talep ettiği durumlarda, bu yöndeki talebi karşılanmalıdır. Bu noktada özel olarak belirtmek gerekir ki mahkemenin nitelendirmesi sonucu değişen suça karşılık gelen ceza miktarı itibarıyla zorunlu müdafi atanması gerekiyorsa, iddianamede belirtilen suça karşılık gelen ceza miktarı dikkate alınmaksızın, zorunlu müdafilik müessesesinin gereği gözetilmek zorundadır. 

Sanık ya da müdafiinin ek savunma için süre istemesi halinde, bu talebin olumlu karşılanması zorunludur (CMK.m.226/3). 

Yargıtay 6. CD (E. 2013/34565 K. 2014/6137 T. 01.04.2014): Sanığın savunmasını yapmak için ek süre talep ettiği gözetilmeden yargılamaya devam edilerek 5271 sayılı CMK’nın 226/3. maddesine aykırı davranılması bozmayı gerektirmiş… 

Sanığın sorguda hazır bulunması ve susma hakkını kullanmaması halinde suçlamalara yönelik bizzat savunma yapma zorunluluğu bulunmaktadır; sanık yerine müdafiinin savunma yapması mümkün değildir. Ancak bu kural ek savunma gerektiren haller açısından geçerli değildir; sanık müdafii tarafından ek savunma yapılabilmesi mümkündür. Mahkeme, ek savunma bildirimlerini sanık müdafiine yaparak bu konuda müdafi tarafından savunma yapılmasını isteyebilir (CMK.m.226/4). Bu halde sanık müdafii, sanığa tanınan haklardan aynen yararlanır. Sanığın dosyada var olan son adresine bildirim yapılamaması veya bildirime rağmen duruşmaya gelmemesi halinde müdafie yapılan bildirimler yeterli kabul edilir. Sanığın dosyada var olan son adresine bildirim yapılamaması veya bildirime rağmen duruşmaya gelmemesi halinde sanık müdafiine ek savunma hakkı kullandırılabilir. Bu işlem yapılmaksızın sanık müdafiine ek savunma hakkı kullandırılması kanuna aykırı olacaktır. 

Sanık müdafii ek savunma hususunda görüş bildirmekten kaçınamaz ancak savunma hazırlamak ya da müvekkiliyle görüşmek amacıyla süre talep etmesi halinde, bu talep olumlu karşılanmalıdır. 

Yargıtay 1. CD (E. 2021/5819 K. 2021/11601 T. 01.07.2021): 05/03/2019 tarihli celsede hazır bulunmayan sanıklar hakkında, iddianamede talep edilmeyen “5237 sayılı TCK’nin 87/2-a” maddesinin uygulanması ihtimaline binaen sanıklar müdafiine 5271 sayılı CMK’nin 226/4. maddesi uyarınca ek savunma hakkı tanınmasında isabetsizlik bulunmadığı ve sanıkların savunma hakkının kısıtlanmadığı anlaşılmakla, tebliğnamedeki (1) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. 

Son olarak, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında  Kanun hükümlerine tabi olmayan bir fiil hakkında yürütülen kovuşturmada, fiilin niteliğinin değişerek 4483 sayılı Kanun kapsamında izne tabi bir suça dönüşmesi halinde, bu kanunda öngörülen prosedür uygulanmadan ve izin alınmadan ek savunma hakkı tanınarak hükmü kurulmasının olanaklı olduğunu belirtmekte fayda görüyoruz. 

Yargıtay 5. CD (E. 2015/10323 K. 2015/16767 T. 27.11.2015): Sanık hakkında uygulanan TCK’nın 257. maddesi gereğince ek savunma hakkı tanınmamış ise de, anılan maddenin uygulanması talebini içeren esas hakkındaki mütalaanın okunduğu celsede sanık ve müdafiin hazır olması nedeniyle ayrıca ek savunma alınmasının zorunlu olmadığı, yine Dairemizce de benimsenen YCGK’nın 21/09/1999, 208/205 sayılı, 11/06/1996 tarih, 129/137 sayılı, 02/05/1994 tarih 102/130 sayılı içtihatlarına göre kamu görevlilerinin özel soruşturma yöntemine tabi tutulmalarının amacının haklarında gereksiz yere dava açılmasını önlemek, kamu görevinin aksamadan yürütülmesini sağlamak olduğu, izin alınmadan soruşturulacak bir suçtan iddianame ile dava açılması ve kovuşturma aşamasına geçilmiş olması halinde, yeniden soruşturma aşamasına dönülmesi düşünülemeyeceği gibi, suçun niteliğini belirleme yetkisinin soruşturma ve iddianame tanzimi sırasında Cumhuriyet Savcısına tanınan haklardan olduğu, somut olayda da sanığın eylemlerinin 3628 sayılı Kanuna aykırılık ve irtikâp suçlarını oluşturduğu iddiasıyla açılan kamu davasında suç niteliğinin değişip, irtikâp suçlamasına konu eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kanısına ulaşılsa dahi, 4483 sayılı Kanuna göre soruşturma izni alınmasına gerek bulunmayıp, iddianameyle dava açılması nedeniyle yargılamaya devam edilmesi gerektiği, esasen ceza davasının konusunun iddianamede belirtilen maddi vakıalarla sınırlı olduğu, mahkemenin iddianamede yazılı hukuki nitelendirme ile bağlı bulunmadığı, değişen suç vasfına göre ek savunma hakkı vermek suretiyle hüküm kurabileceği, 

Sonuç 

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesinin tanıdığı yasal sınırlar içerisinde, kovuşturma aşamasında değişen durumlara ya da iddianamedeki eksikliklere göre sanığın bu hususlara karşı beyanı alınmak suretiyle kovuşturmaya devam ederek karar verebilmek mümkündür. Bu duruma uygulamada “ek savunma” denilmektedir. Kovuşturmanın adil yargılama hükümlerine göre yürütülebilmesi ve sanığın savunma hakkının kısıtlanmaması yönünden ek savunmaya ilişkin hükümlere riayet etmek önem arz etmektedir. 

Ek savunmaya ilişkin yasal düzenlemeler ile yargısal içtihatlar kapsamında ortaya çıkan ilkeleri aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür:

-Değişen suça ilişkin eksikliğin ek savunmayla giderilebilmesi için suçların birbirine dönüşmeye elverişli olması,

-Ek savunmayla eksikliğin giderilebilmesi için değişen suç vasfına yönelik iddianamede anlatım olması ve açılmış bir kamu davası bulunması,

-Suçun niteliğinin değiştiği hallerde, nitelik değişikliğinin sanık lehine olup olmadığına bakılmaksızın ek savunma hakkının tanınması,

-Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerde ek savunma hakkının tanınması,

-İddianamede sanık lehine uygulanması talep edilen bir kanun hükmünün uygulanmayacak olması halinde de ek savunma hakkının tanınması,

-Hakkında yargılaması yürütülen suçların zincirleme suç kabul edilmesi ya da zincirleme suç hükümlerine göre kamu davası açılan suçların bağımsız suç oluşturduğunun kabulü hallerinde de ek savunma hakkının tanınması gerekmektedir.

Ancak,

-İddianamede sanık aleyhine talep edilen bir kanun hükmünün uygulanmaması ya da iddianamede yer almayan sanık lehine bir hükmün uygulanması halinde ek savunma alınması,

-Adli sicil kayıtları okunup sanığın bu kayıtlara karşı beyanının alınması halinde tekerrür hükümlerinin uygulanması yönünden ayrıca ek savunma alınması,

-Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasında talep ettiği ve fakat iddianamede yer almayan cezalandırma maddelerine karşı sanık ya da müdafiinin beyanda bulunduğu hallerde, ayrıca ek savunma hakkı tanınması,

-Görevsizlik kararı veya Yargıtay bozma ilamında yer alan niteleme ve uygulama maddeleri yönünden, bu belgelerin okunup sanığın beyanı alınmak şartıyla, ayrıca ek savunma hakkı tanınması gerekmemektedir.

 

KAYNAKÇA

Eyüp Kara ve Ahmet Aslan, Ceza Avukatı ve Savunma, Adalet Yayınevi, 2021.

Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, Cilt 1-2, 2009 UYAP İçtihat Programı

 

Diğer Makaleler